İdari yapılanma ve sivil yönetiminde önemli bir faktör olan Sivil Toplum Kuruluşları son 3 yıl içerisinde Diyarbakır’da çok sayıda yapılanma ve örgütlenme yaşadı. Bu durum normalde mutlu etmesi gerekirken, maalesef ki şehrimize ve halkımıza zarar vermekte.
Demokratik idari sisteme sahip Ülkelerin yönetimde sivil katkının artırılması esaslı Sivil Toplum Kuruluşları tüzüklerinin tanımları ile toplumsal anlaşmalarla sivil yönetimi kolaylaştırıcı faaliyetler yapacak iken daha da halkımızı yozlaştırıp demokrasiye olan güveni azaltmakta. Özelikle Diyarbakır’da kurulan Sivil Toplum Kuruluşlarına baktığımızda hiçbir faaliyet icra etmemekle beraber, Toplumsal bir gelişim ve bir çalışma görülmemektedir.
Diyarbakır’da kurulan Sivil Toplum Kuruluşları genellikle Halk ve idari yönetime yarardan çok kişi veya kişilerin kendilerini veya markalarını ön plana çıkarmaktır. Bunları ben reklam kuruluşu olarak tanımlıyorum. Bu reklam kuruluşları, hangi alanlarda sorumlu ise işlerine geldiğini eleştirmekte ve bir çözüm yolu önermemekte, İşlerine geleni ise sebep sonuç yapısına bakılmaksızın kabul etmektedir.
Bu reklam kuruluşlarının başındaki kişiler ise genelde kişi odaklı reklam yaparak kendini birilerine gösterme peşinde olmaktadır. Bölge ve Batı şehirlerinde yaşayan toplumsal artıklar olarak tanımlayabileceğimiz kişileri de maalesef Diyarbakır kentine çekmektedir. Bölge Halklarına büyük zarar vermenin yanında, Demografik yapısını da bozmaktadır.
Diyarbakır’daki bu STK çöplüğünün durumuna karşın, Halkımızı ve halklarımızı bilinçlendirmemiz gerekmektedir. STK’lar aracılığıyla Devlet destek ve hibeleri, Yerel yönetimler ile yapılan mutabakatlar ile yoksul halkımızın paralarını hiç etmek doğru değildir. Söylemler ve yapılan icraatler birbirini karşılamamakla beraber halkımızı yozlaştırmaya neden olunmaktadır. Bölgemizdeki halk temsilcilerimiz başta olmak üzere konu ile bağlantılı kişi veya kurumlar bu olayla ilgili acil bir çalışma yapması gerekmektedir.