HABER - İlknur FİDAN
Ziya Gökalp (1876–1924), Diyarbakır’da dünyaya gelmiş ve ilk eğitimini burada tamamlamıştır. Ailesi hem geleneksel medrese anlayışını hem de modern bilimleri önemseyen bir çevre sunmuştur. Babası Tevfik Efendi, Diyarbakır Salnamesi’nin hazırlanmasında aktif rol alırken; amcası Hasib Efendi ona Arapça, Farsça ve tasavvuf bilgisi kazandırmıştır.

Sürgünden sonra Diyarbakır’a dönüş
1900 yılında İstanbul’daki sürgün hayatının ardından Diyarbakır’a dönen Gökalp, şehrin adaletsiz yöneticilerine karşı halkın yanında duran bir figür olarak öne çıkar. Hamidiye Alaylarının baskılarına karşı yurttaşları örgütleyerek Diyarbakır Telgrafhanesi’ni üç gün boyunca işgal etmiş, ardından tekrar düzenlenen direnişle bu eylemi 11 güne taşımıştır. Bu girişim, Diyarbakır’da modern anlamda toplumsal bir karşı duruşun simgesi olarak okunabilir.

Diyarbakır’ın kültürel belleği: Konak, okul, müze
Gökalp’in dünyaya geldiği tarihi ev, 1956’da Ziya Gökalp Müzesi adıyla halka sunulmuştur. Bu yapı, Diyarbakır’a özgü avlulu planı, eyvan düzeni ve özel havuz tasarımıyla dikkat çeker. Ayrıca şehrin eğitim kurumları örneğin Ziya Gökalp Lisesi (eski adıyla Diyarbakır Lisesi) onun adını yaşatan önemli mekanlardır.

Diyarbakır Gazetesine yazdığı yazı
Gökalp’in fikri kimliğinin temelleri Diyarbakır’da atılmıştır. II. Meşrutiyet’in ardından burada İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin şubesini kurarak çevresinde güçlü bir düşünce ve örgütlenme ağı oluşturmuştur. Diyarbakır Gazetesi’nde yayımladığı edebiyat ve sosyal bilim yazıları, onun ilk entelektüel üretim sahasını teşkil eder. Bu süreç onu Genç Kalemler dergisine, Türk Ocağı’na ve nihayetinde Türkçülük düşüncesinin öncü isimlerinden biri olmaya taşımıştır.





