Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun toplantısında, akademisyenler çözüm süreci ve etnopolitik meseleler üzerine değerlendirmelerde bulundu. Toplantıya Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun da katılarak önemli görüşler paylaştı.

Coşkun Kürt Meselesi Rejimin Karakterini Belirliyor-1

“Kürt meselesi cumhuriyetle yaşıt bir sorun”

Doç. Dr. Vahap Coşkun, Kürt sorununun Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana süregelen yapısal bir problem olduğunu belirtti. Bu meselenin uzun yıllardır çözüme kavuşturulamadığını vurgulayan Coşkun, hem iç hem de dış politikada ciddi etkiler doğurduğuna dikkat çekti. “Sosyal dokuyu zayıflatıyor ve ekonomik anlamda büyük kaynakların heba olmasına yol açıyor” ifadelerini kullandı.

Coşkun’a göre, Kürt meselesi Türkiye’de sadece bir siyasi tartışma konusu değil, aynı zamanda rejimin temel karakterini belirleyen bir unsur. Bu nedenle, gündelik politik tartışmaların ötesinde ele alınması gerektiğini savundu.

Etnopolitik sorunlar küresel bir gerçeklik

Kürt meselesi özelinde ortaya çıkan taleplerin, dünya genelinde benzer etnopolitik sorunlarla paralellik taşıdığını belirten Coşkun, "Etnopolitik meselelerin varlığı evrensel bir nitelik taşır" dedi. Çözüm süreçlerinde sıkça dile getirilen başlıca talepleri şöyle sıraladı:

  • Anadilin eğitim alanında özgürce kullanılabilmesi
  • Daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir anayasa yaklaşımı
  • Güçlü ve demokratik yerel yönetim modellerinin benimsenmesi
  • Geçmiş deneyimlerden çıkarılacak yapıcı dersler
  • Çözüm süreci deneyimi: Riskler ve dersler

Türkiye'nin PKK’yle silah bırakma yönündeki çabalarının geçmişte de denendiğini hatırlatan Coşkun, 1993’te Turgut Özal’ın başlattığı girişimden bu yana edinilen deneyimlerin dikkate alınması gerektiğini söyledi. 2013-2015 yılları arasındaki çözüm sürecinde karşılaşılan temel risk alanlarını şu şekilde özetledi:

  • Süreci yöneten aktörlerin farklı anlamlar yüklemesi
  • İç politikadaki gerilimlerin süreç üzerinde yarattığı baskı
  • Koordinasyon eksiklikleri ve iletişim sorunları
  • Kamu düzeninde yaşanan zaaflar
  • Suriye politikasındaki yetersizlik
  • Zamanın verimsiz kullanılması

Suriye politikası: En kritik risk faktörü

Çözüm sürecine yönelik en büyük tehdidin Suriye kaynaklı gelişmeler olduğunu belirten Coşkun, Türkiye'nin yeni bir Suriye stratejisi geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu:

"Türkiye, kendi sınırları içindeki Kürtlerden emin olmalı ve sınırları dışındaki Kürtlerin kazanımlarından kuşku duymamalı. Irak'ta yapılan yanlışlara Suriye'de düşülmemeli."

Ayrıca, Suriye’deki Kürtlerin sosyolojik açıdan Türkiye’ye daha yakın olduğunu ifade ederek, “Türkiye, KDP ve KYB ile olduğu gibi Suriye Demokratik Güçleri ile de ortaklaşabilir” dedi.

Komisyona yönelik öneriler

Coşkun, komisyondan beklentilere de değinerek, çalışma alanının net ve sınırlı şekilde belirlenmesinin önemine işaret etti. Bu bağlamda önerisini şu sözlerle ifade etti:

"Komisyonun asli görevi, geçmişe dair hafızayı kayda geçirmek ve silahları tamamen tasfiye edecek bir kanun önerisi hazırlamaktır. Anayasa yapmak gibi devasa işleri komisyona havale etmek ne adil ne işlevsel olur."

Hükümetten beklenen somut adımlar

Çözüm sürecinin ilerlemesi için iktidarın atması gereken adımların altını çizen Coşkun, şu önerilerde bulundu:

  • AİHM ve AYM kararlarının uygulanması
  • Kayyım uygulamasının sona erdirilmesi
  • Seçilmiş belediye başkanlarının görevlerine iade edilmesi
  • Hasta tutukluların tahliyesi
  • "Umut hakkı"na dair yasal düzenleme yapılması

Türkiye modeli olabilir

Konuşmasının sonunda çözüm sürecinin başarıya ulaşması durumunda bunun uluslararası literatürde örnek bir model haline gelebileceğini ifade eden Coşkun, şu şekilde konuştu:

"Silahsızlanma burada ilk adım olarak gündeme geldi. Bu başarılırsa çözüm süreci literatürüne 'Türkiye Modeli' armağan edilmiş olur."

Kaynak: Rudaw