AMED TV - Wêjegeh Amed’in düzenlediği edebiyat söyleşileri programına katılan akademisyen ve araştırmacı yazar Zuhal Hazar, “Leibniz’ın evrensel dil hayali gerçekleşiyor mu?” adlı söyleşisinde “üretken zeka teknolojisinin geldiği noktayı ve bunun insanlığın geleceği için ne anlama geldiğini katılımcılarla birlikte değerlendirdi.
Akademisyen Zuhal Hazar araştırmasında, Yirmi birinci yüzyılın teknoloji harikası üretken zekâ sistemlerinin dayandığı programlama dillinin on yedinci yüzyıl hayali olduğuna dikkat çekti ve “Yüzyıllar öncesinden matematiğin yolunu ve dilini kullanan mantık temelli tek bir evrensel dil, bütün programlama dillerinin atasıdır.” dedi.
Hazar, “Gerçekten de yüzyıllara yayılmış kusursuz, ideal ve evrensel dil arayışlarının bir bütün resmini gözler önüne seren programlama dilleri, altlarında yatan mantıklar ve karmaşık hesaplama güçleriyle gittikçe daha evrensel bir görünüme sahip oluyorlar. Öyleyse on yedinci yüzyıl filozofu Leibniz'in evrensel dil hayali gerçekleşiyor mu?" sorularına cevap arıyor.
Üretken zeka tehlike saçıyor
Zuhal Hazar teknoloji ile birlikte sürekli bahsedilen “üretken zeka” hakkında toplumun planlı bir şekilde bilgilendirilmediğine dikkat çekti ve bunun nedeni olarak da bu teknolojinin temel ürünü, teolojiyi kullanan insanlar ve toplum olduğunun altını çizdi.
Amed Times’e özel yaptığı değerlendirmede de insanların hayalini kurduğu bu teknolojinin 400 yılla yayılmış gelişim sürecinin artık mükemmelleşmeye doğru evrildiğini ve eğer kontrol edilmezse, insanlık için kabusa dönüşen bir sürecin başlamasına neden olabileceğini vurguladı.
“Yani biraz literatür taraması yapabiliyorsanız, dünya ile bağdaşık bir dil yapısına sahipseniz ve İngilizceyi kullanabiliyorsanız; sizin dışınızdaki dünyada aslında bunun bilimsel açıdan, çok yoğun bir şekilde çalışıldığı görebiliyorsunuz. Bu konu sadece ülkemiz biraz hasıraltı edilmiş ya da çalışanının olmadığı bir alandı. Hele hele bunun matematik kuramlarıyla hiç kimse ilgilenmemişti. Ülkemizde sanki bunun etik problemleri varmış gibi, sosyolojik problemleri varmış gibi konuşulan bir alan ama bunun bir kavgası var, arka planında çok büyük kuramlar var. Eksik bıraktığımız gelecekteki kuramlarımız var. Ben birazcık bu alandaki eksiği ve açığı kapatmak için bu çalışmayı yaptım. Şanslıydım hem matematik kökenliydim hem felsefeye merakım vardı ve doktoram bu alandaydı, hem de torik bilgisayar programlama dillerini biz matematikçiler çok kolay ve rahat aynalayabiliyoruz, o yüzden kolaydı benim için sentezleyebilmek. Doğal olarak bu eksikliği kapatabileceğimi bildiğim ve buna inandığım için yaptım.”
Zuhal Hazar değerlendirmesinde, gelişen teknoloji kontrol altına alınmazsa insanlığa hükmedebileceği uyarısında bulunarak şu ifadelere yer verdi:
”Üretken zeka nedir? Üretken zeka, bir insan yaptığında zekice göreceğiniz işleri yapabilen zeka sistemleridir. Bunlar üretken üretimlerdir. Üretken zekayı sinir ağlarıyla da geliştirebilirsiniz, sadece 01 temelli olan bulanık mantık üzerinde işleyen programlama dilleriyle de yapabilirsiniz. Ama özünde bugün uğraştığımız üretken üretken zeka, üretken üretken yapay ozekaya doğru evrilmek üzere. Toplumun %80’i bilmiyor çünkü toplumun bilmesini de istemiyorlardır muhtemelen. Çünkü toplumun çok küçük bir azınlığı bu işle uğraşıp bu işlerden büyük sermayeler elde edip erke dönüşme noktasına doğru evriliyor. Yani devletler üstü erkelerden bahsediyoruz, devlet üstü şirketlerden bahsediyoruz. Çok hızlı gelişen şirketler, hane bir yıl önce 100 milyon dolarlık yatırımı varken ertesi yıl 87 milyar dolara çıkabilen şirketlerden bahsediyoruz. Bunların verileri somut olarak da elimizin altında var. Benim bundan sonraki görevim aslında biraz elçi gibi davranmak. Böylesi bir şey geliyor haberdar olalım. Ancak bu sadece sizin veya benim, bireylerin tek başına vereceği bir çabayla sonuçlanacak bir çözüme sahip değil. Daha çok devletlerin moratoryum aracılığıyla şirketlere kurabilecekleri baskın kanunlarla belki çözülebileceği bir yerde. Kötü olan senaryo şu: Şirketler üzerinde bu moratoryum sağlanmadan önce de zaten yapay zeka bir süper interlagos ya da Generatif AI dediğimiz noktaya evrilebilir. O zaman zaten bir şey yapmaya da gerek yok.”
Wêjegeh Amed (Diyarbakır Edebiyat Evi) nedir?
Wêjegeh Amed yöneticisi, yayımcı ve yazar Lal Laleş de, Wêjegeh Amed’i Kürt edebiyatçılarını ve edebiyatını dünya edebiyatıyla bir araya getirmek amacıyla kurduklarını ve bu amaç doğrultusunda etkinlik ve çalışmalarını süreceklerini ifade etti.
Amed Times’a özel açıklamasında Lal Laleş, “Kuşkusuz Amed’in Diyarbakır’ın büyük kültürel kurumlarına ve kültür politikalarına ihtiyacı var. Biz 2004’ de Lis yayınevini kurduk pandemiden bir ay önce de Lis yayınevinin kardeş kuruluşu olarak Wêjegeh Amed Diyarbakır Edebiyat evini hayata geçirdik. Ama malum bildiğiniz gibi ardından pandemi gerçekleştirdi. Biz pandemi döneminde dijital ortamda etkinliklerimizi sürdürdük. Yaz zamanlarında bahçede okur-yazar buluşmalarını gerçekleştirdik. Diyarbakır’ın hak ettiği o geniş kültürel mirasını dünyayla ve dünya dilleriyle buluşturmaya gayret ettik. Burada temel hedeflerimizden biri Kürtçeyi, Kürtçe kültürünü, Kürtçe edebiyatını görünür kılmaktır. Kürt yazarlarla Kürtçe yazan veya Türkçe yazan yazarlarla dünya yazarları arasında bağlar kurmaktır.” dedi.