Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümü üzerinden 15 ay geçmesine rağmen dosyada birçok kritik soru halen yanıtlanmadı. Adli Tıp Kurumu (ATK) raporlarında tespit edilen iki erkeğe ait DNA örneğinin kime ait olduğu açıklığa kavuşmadı. Van ve Diyarbakır Baroları ile Kabaiş ailesinin avukatlarının girişimleri sonucu, Adalet Bakanlığı’nın ATK’den talep ettiği ek raporda, ilk raporda ileri sürülen bulaş ihtimalinin ortadan kalktığı belirtildi.
BARO: ALTERNATİF RAPOR HAZIRLANIYOR
Dosyayı yakından takip eden Van Baro Başkanı Sinan Özaraz, sürece ilişkin son gelişmeleri paylaştı. Özaraz, özel bir üniversiteyle görüşerek alternatif bir rapor hazırlanmasını talep ettiklerini ve bu raporun dosyadaki birçok başlık açısından yol gösterici olacağını ifade etti.
“YENİ BİR RAPOR HAZIRLIYORUZ”
Rojin Kabaiş’e ait cep telefonunun İspanya’ya gönderildiğini ve elde edilecek verilerin önemli deliller arasında yer aldığını belirten Özaraz, şunları söyledi:
“Telefonun İspanya'ya gönderilmesi beklediğimiz delillerden biri. İkincisi de temasta olduğu kişilerin DNA’larının alınmasına devam ediliyor. Yine en önemli nokta ise daha önce ATK tarafından gönderilen raporlar önceki raporla çelişen ve gerçeklikle uyuşmayan bir durumdu. Biz de bu rapora itiraz etmiştik. Son gelen rapordan sonra alternatif raporlar almak için de bir çabamız oldu. Biz de yeni ve alternatif bir rapor için çalışıyoruz. Gelecek olan bu rapor dosyanın geleceği açısından da bize daha net bir şey sunacaktır. Bir üniversite ile görüşmemiz var. Halihazırda bu durum gerçekleşiyor. Otopsi CD’leri, görüntüler ve tüm raporları sunduk. Bir süre sonra rapor tamamlanır. Bu raporla ilgili detaylar da ileriki süreçlerde açıklanır.”
“GÖRÜNTÜLERİN İYİLEŞTİRİLMESİNİ TALEP ETTİK”
DNA verilerinin dosya açısından önemli olduğuna dikkat çeken Özaraz, telefon incelemesi ve kamera kayıtlarının da kritik rol oynadığını belirterek şu değerlendirmede bulundu:
“Biz bu DNA’lar ışığında cinsel bulgu ve cinayet bulgusunun güçlendiğini ve ciddi bir delil niteliğine geldiğini biliyoruz. Hakikatin ortaya çıkarılması için DNA’ları ciddi bir delil olarak görüyoruz. Telefonun açılması ve oradaki veriler bizim için ciddi bir yol gösterici olacak. Yine Rojin’in son görüldüğü görüntüler var. Bu görüntüler tam net değildi. Bu görüntülerin netleştirilmesi ve iyileştirilmesine dönük bir talebimiz de var ve bu talep de yerine getiriliyor. Bu hususlar da halen bize gelmediği için ancak bu kadar bilgi verebilirim.”
“ROJİN DOSYASI DA TAKİPSİZLİKTE KAPATILACAKTI”
Kadın ölümlerinin büyük bölümünün yeterince aydınlatılmadığını savunan Özaraz, baroların dosyaya müdahil olmasının önemine işaret ederek şu ifadeleri kullandı:
“Bu cinayetlerin çoğu aydınlatılmadan, üstü kapatılarak, fail bulunmayarak takipsizlikle sonuçlandırılıyor. Mesela Gülistan Doku meselesi üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen halen fail bulunmadı, dosya savcılık raflarında bekliyor. Van Barosunun Rojin dosyasını aktif ve etkin takibi bu dosyanın da diğer dosyaların akıbetini yaşamaması konusunda çok önemlidir. Babanın adalet arayışı ve baronun aktifliği dosyada gelinen aşamada bize, Rojin’in de dosyasının takipsizlikle kapatılacak dosyalar arasında olduğu ancak mücadelenin bu durumu ayrı bir boyuta taşıyarak, hakikati açığa çıkarma konusunda ciddi bir hak takibini ortaya koydu. Baroların bu tür dosyalara dahiliyeti hem maddi gerçeğin ortaya çıkarılması hem de adaletin sağlanması noktasında ciddi bir durum oluşturuyor.”
“YANI BAŞIMIZDA NARİN VE ROJİN’İN FOTOĞRAFLARI VAR”
Özaraz, hukuk örgütlerinin mücadelesinin insan hakları ihlallerinin önlenmesine yönelik olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Yanı başımızda Narin ve Rojin’in fotoğrafları var. Bir çocuğun kendisini en güvende hissettiği bir ortamdaki yaşadığı akıbetinin ne kadar acı olduğunu bize gösterdi. Bir yandan gelecek hayalleri ile üniversiteye gelen bir genç kadının yaşadığı durumun akıbeti ve halen bu akıbetin aydınlatılmaması gerçekliği var. Burada hem yaşam hakları ihlali var ama aynı zamanda ailelerin de gerçekliği öğrenme hakkının ihlal edildiği bir boyutla karşı karşıyayız.”
HAK İHLALLERİNE DİKKAT ÇEKİLDİ
Devletin yaşam hakkını koruma yükümlülüğüne vurgu yapan Özaraz, geçmiş örnekleri hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
“Sadece adli olaylar içerisinde yaşamını yitiren çocuklarımız, insanlarımız için değil aynı zamanda devletin yaşam hakkını korumakla yükümlü olduğu halde, yaşam hakkını bizzat ihlal ettiği dosyalarda da söz konusu. Cemile Çağırga, Uğur Kaymaz, Taybet Ana’nın yaşadıkları bizzat devletin yaşattığı ağır insan hakkı ihlalidir. Bizim çağrımız; devletin sistematiği içerisinde demokratik hukuk üstünlüğünün egemen olduğu, herkesin hakkının korunduğu bir tablonun oluşması gerekiyor. Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin de buna katkı sunacak çok önemli bir süreç olduğunu söyleyebiliriz.”
ROJİN KABAİŞ’İN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜNE İLİŞKİN SÜREÇ
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1. sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024’te kaldığı yurttan ayrıldıktan sonra üniversitenin göl kıyısına indi ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
- Ertesi gün kişisel eşyaları sahilde bulundu, ancak bilgilendirme yaklaşık 15 saat sonra ailesi ve polisle paylaşıldı.
- Cenazesi 15 Ekim’de Mollakasım Mahallesi kırsalında bulundu.
- Son görüldüğü nokta ile cenazenin bulunduğu yer arasında yaklaşık 20 kilometrelik mesafe bulunuyor.
- Kamera kayıtları, terlikler, otopsi raporları ve DNA bulguları dosyada tartışma konusu olmaya devam ediyor.
- ATK, ölüm nedenini “suda boğulma” olarak raporlarken, olayın oluş şekline dair kesin kanaat bildirmedi.
- Son ek raporda, DNA’lara ilişkin bulaş ihtimalinin ortadan kalktığı ifade edildi.





