Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Diyarbakır Tabip Odası, Rosa Kadın Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla ortak bir basın açıklaması düzenledi. Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi önünde gerçekleştirilen ve "Hapishanelerdeki Hak İhlalleri Son Bulsun: Yaşamı ve Barışı Savunuyoruz" başlığıyla yapılan açıklamada, Türkiye'deki cezaevlerinin durumu, tecrit uygulamaları ve geçmişle yüzleşme konuları ele alındı. Kurumlar adına yapılan değerlendirmede, hapishanelerin sadece özgürlükten yoksun bırakılma mekanları olmadığı, aynı zamanda devletin toplumsal muhalefetle kurduğu ilişkinin bir yansıması olduğu belirtildi.
MODERN İŞKENCE MEKANLARI VURGUSU
Açıklamada, 12 Eylül askeri darbesi döneminde Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde yaşananların tarihsel bir travma yarattığına dikkat çekilerek, o dönemdeki zihniyetle tam anlamıyla bir yüzleşme sağlanamadığı savunuldu. Özellikle yüksek güvenlikli cezaevleri ile S, Y ve R tipi hapishanelerin eleştirildiği metinde, bu yapıların tecritin esas alındığı ve sosyal temasın kesildiği alanlar olduğu ifade edildi. Kurumların ortak metninde, "Bugün hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri ile işkence ve kötü muamele uygulamaları; geçmişten kopuk, geçici ya da istisnai değildir. Aksine, tarihsel bir sürekliliğin parçasıdır" denildi.
UMUT HAKKI VE ÇÖZÜM SÜRECİ
Sivil toplum örgütleri, açıklamalarında 27 Şubat itibarıyla gündeme gelen barış sürecine de geniş yer ayırdı. Sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için diyalog ve müzakere kanallarının açık tutulması gerektiği vurgulandı. Metinde, İmralı'daki duruma ilişkin şu ifadelere yer verildi:
"Bu sürecin en önemli muhataplarından biri olan Sayın Abdullah Öcalan’ın, uzun süredir özgürlükten ve etkili iletişimden yoksun bırakılması; insan onuruna dayalı yaşam haklarının ağır ihlali niteliğindedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla güvence altına alınan umut hakkı, yalnızca bireysel bir hak değil; barışçıl çözüm ve demokratik toplumun inşası açısından da temel bir güvencedir. Umut hakkının yok sayılması, toplumun barış ve gelecek hakkının da inkârı anlamına gelmektedir."
ORTAK TALEPLER SIRALANDI
Basın açıklamasının sonunda, imzacı kurumlar taleplerini maddeler halinde sıraladı. Umut hakkının tanınması, cezaevlerindeki kötü muamele iddialarının sona erdirilmesi, tecrit uygulamalarının kaldırılması ve şeffaf bir infaz rejiminin tesis edilmesi istendi. Açıklama, "İşkenceyle yüzleşmeden demokrasi kurulamaz. Hakikat olmadan barış inşa edilemez. Yaşamı, insan onurunu ve barışı savunmakta ısrarcıyız" mesajıyla son buldu.