AK Parti Diyarbakır Milletvekili Suna Kepolu Ataman, TBMM Genel Kurulu’nda söz alarak Terörsüz Türkiye sürecine dair bir konuşma yaptı. Ataman, konuşmasını Diyarbakır milletvekili kimliğinin yanı sıra “Diyarbakır’ın kızı” olarak yaptığını ifade etti.
DİYARBAKIR VURGUSU
Ataman, konuşmasında sürecin en fazla Diyarbakır’ı ve anneleri ilgilendirdiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Bu kürsüye elbette, Diyarbakır’ın Milletvekili olarak çıktım. Ama her zaman övüneceğim kimliğim Diyarbakır’ın Kızı olmaktır. Bu konuşmayı da geçmişi yaralarla dolu ve bu günlerde fazlaca ümitli Diyarbakır’ın Kızı olarak yapacağım.”
Çözüm sürecine değinen Ataman, annelerin gözyaşına vurgu yaparak, “Bu ülke; annelerin gözyaşı üzerinden değil duası üzerinden yükselecektir” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a verilen siyasi desteğe de değinen Ataman, Erdoğan’ın uzun yıllar boyunca halktan güçlü bir destek aldığını ifade etti.
MECLİS VE SİYASİ İRADE
Ataman’ın TBMM Genel Kurulu’ndaki konuşması şöyle:
“Bu kürsüye elbette, Diyarbakır’ın Milletvekili olarak çıktım.
Ama her zaman övüneceğim kimliğim Diyarbakır’ın Kızı olmaktır. Bu konuşmayı da geçmişi yaralarla dolu ve bu günlerde fazlaca ümitli Diyarbakır’ın Kızı olarak yapacağım…
Sizlerin de bu konuşmayı bu hassasiyetle dinlemenizi rica ediyorum.
Takdir edersiniz ki; benim konuşmam Terörsüz Türkiye sürecine dair olacaktır…
Malumunuz içinde bulunduğumuz süreç bilinen yaraları sebebiyle en fazla Diyarbakır’ı ilgilendiriyor…
Tabii ki; en başta annelerimizi…
Bilinmeli ki;
Bu ülke; annelerin gözyaşı üzerinden değil duası üzerinden yükselecektir.
Hepimizin bildiği gibi 30 yılı aşkın bir süreçte seçmen; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan için 230 milyon kereden daha fazla evet mührü basmıştır.
Siyasi rakipleri için hayal dahi edilemeyecek bu mühür bereketi, Cumhurbaşkanımız için mazidir…
Elbette; o bereketin artarak devamı en samimi, en içten arzumuzdur… Fakat o güne daha var…
Meclisimizin çatısı altında kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu marifetiyle bu millet için paha biçilmez bir süreç yürütülmektedir.
Yüce Meclisimizin sahiplendiği bu süreç büyük siyasi risklerin yanında cesaretle alınması gereken kararları da gerektirmektedir.
Güçlü ve kararlı bir siyasi irade gerektiren bu süreci 2013 yılında; ‘çözüm için baldıran zehri içmek gerekirse biz o zehri içeriz’ diyen Cumhurbaşkanımız ile ancak Devlet Bahçeli bilgeliği başlatabilirdi ve o başlatmıştır.
Yarım asrı geçkin süre boyunca Türkiye’nin birliği, bütünlüğü için düşünen, fikirler üreten Devlet Bahçeli…
Türkiye’nin yarınları için taşın altına konulacak el bulunamadığı zamanlarda gövdesini taşın altına koymakta tereddüt etmeyen Devlet Bahçeli…
Sayın Bahçeli’nin çağrısı ancak Abdullah Öcalan’ın cevabıyla amacına ulaşabilirdi ki… o da olmuştur.
Abdullah Öcalan dışında; hiçbir muhatap o çağrıyı anlamlı kılamazdı…
İşte bu şartlar altında bu ülke bu sorunu şimdi, bugün, bu Meclis ve bu iktidarla çözmek zorundadır ve ikinci bir şansı yoktur.
Bu iklim bir daha oluşmayacaktır ve ufukta bu liderlerin yerine ikamesi mümkün kimse gözükmemektedir…
Hep birlikte; ‘ya şimdi ya hiçbir zaman’ noktasındayız…
Aksi halde bu millet hepimize cevabını veremeyeceğimiz şu soruyu sorar; Bu kadar can verdik, kaç can daha istersiniz…
Ne olur…
Uzatın ellerinizi…
Cumhuriyetin ikinci asrı, birinci asrının en büyük sıkıntısından kurtularak başlasın…
Ne kadar becerdim bilmiyorum ama, Diyarbakır’ın kızı olarak duygularına tercüman olmaya çalıştım…
Siz yine de Diyarbakır’a gelin ve kendisinden dinleyin… Oradaki yaslı annelerin yaşlı gözlerinde yeşeren ümidi görün…
Bu da son sözüm olsun: O ümide kıymayalım.
Ayrıca bu meselede kimse şehit ailelerini istismar etmemeli. Bir daha şehit cenazesinin olmayacağı bir Türkiye arzusuyla tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.”