DEM Parti İmralı Heyeti üyesi Mithat Sancar, barışın kalıcı hale gelmesi için hukuksal bir çerçeveye ihtiyaç olduğunu belirterek, barışın üç temel boyutu bulunduğunu söyledi. Sancar, bu boyutların hukuksal düzenlemeler yapılması, çatışmayı doğuran sorunlara çözüm üretecek bir hukuk inşa edilmesi ve barışı bütüncül kılacak mekanizmaların oluşturulması olduğunu ifade etti.

MECLİS’TE BARIŞ VURGULU KONUŞMA

Cumhurbaşkanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçelerinin görüşüldüğü Meclis Genel Kurulu’nda söz alan Sancar, konuşmasına, “Ben bu gün barıştan söz edeceğim” diyerek başladı. Yıllardır savundukları barış fikrinin son süreçle birlikte daha geniş kesimlerin gündemine girdiğini dile getirdi.

“BARIŞSEVERLİK NAİFLİK DEĞİLDİR”

Barış savunucularının çoğu zaman naiflikle suçlandığını belirten Sancar, bu yaklaşımı eleştirdi. Barışın yalnızca iki savaş arasındaki bir hazırlık süreci olarak görülmesine karşı çıktığını ifade eden Sancar, barışın en kırılgan koşullarda dahi inşa edilebileceğini söyledi. Bu çerçevede barışın, sınırlı imkânlar içinde dahi kültürel ve toplumsal olarak geliştirilebileceğini vurguladı.

Barış çabalarını mitolojik göndermelerle anlatan Sancar, sürecin kolay olmadığını belirterek, “Barış zahmetlidir. Uğraşmak gerekir” ifadesini kullandı.

ÖCALAN’IN SÖZLERİNE ATIF

Barış umudu var oldukça bunun hayata geçirilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini dile getiren Sancar, barışın yalnızca bir anlaşmadan ibaret olmadığını söyledi. Barışı etik ve politik bir tercih olarak tanımlayan Sancar, 27 Şubat tarihli deklarasyona dikkat çekerek şu ifadeleri aktardı:

“Eğer konuşarak tek bir kişinin bile hayatını kurtarabiliyorsak bunu yapmak en büyük görevdir.”

Sancar, bu yaklaşımın 27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum Deklarasyonu’nun ruhunu yansıttığını ve 22 Ekim 2024’te yapılan konuşmaya verilen tarihsel bir yanıt niteliği taşıdığını belirtti.

“DÖNÜŞTÜRÜCÜ BİR HAMLE”

Dünyadaki çatışma ve çözüm örneklerine değinen Sancar, Abdullah Öcalan tarafından yapılan çağrının klasik çözüm yollarını tersine çevirdiğini söyledi. Sancar, bu yaklaşımın silah yerine diyalogu esas aldığını ve demokratik siyasete güçlü bir çağrı içerdiğini ifade etti.

“GELİN KONUŞALIM” ÇAĞRISI

Düşünür Hannah Arendt’in, “Siyaset insanların eşit olarak bir arada konuşabilme sanatıdır” sözünü hatırlatan Sancar, itiraz ve eleştirilerin nefret dili kullanılmadan dile getirilmesi gerektiğini söyledi. Nefretin siyaseti ve insaniliği ortadan kaldıran bir unsur olduğunu vurguladı.

TARİHSEL DENEYİMLER VE DÖNÜŞÜM SORUMLULUĞU

Soğuk Savaş dönemindeki nükleer silahsızlanma anlaşmalarını örnek gösteren Sancar, barışın zaman zaman toplumlarda tehdit olarak algılandığını ifade etti. Bu algının dönüştürülmesinin siyasal bir sorumluluk olduğunu belirtti.

“KARŞIMIZDA BÜYÜK BİR FIRSAT VAR”

Sancar, mevcut dönemin kritik bir eşik olduğuna işaret ederek, dünyada ve Ortadoğu’da yaşanan dönüşümün köklü bir siyasal değişime işaret ettiğini söyledi. Türkiye’nin bu sürece sadece izleyici olarak kalmaması gerektiğini vurguladı.

BARIŞIN HUKUKSAL TEMELLERİ

Barışın yalnızca şiddetsizlik anlamına gelmediğini belirten Sancar, kalıcı barış için hakların tanınması, eşitliğin sağlanması ve demokratik dönüşümün zorunlu olduğunu ifade etti. Bu unsurların eksik olması durumunda barışın sürdürülebilir olmayacağını dile getirdi.

BARIŞ HUKUKUNUN ÜÇ BOYUTU

Sancar, barış hukukunun üç temel unsurdan oluştuğunu belirtti. Bunları; çatışmasızlığı kalıcı hale getirecek hukuksal düzenlemeler, çatışmayı doğuran sorunların çözümüne yönelik yöntemler ve demokratikleşmeyi esas alan bütüncül barış politikaları olarak sıraladı. Bu kapsamda Kürt sorununun çözümüne yönelik hukuki zeminin önemine dikkat çekti.

MECLİS’E ÇAĞRI

Meclis’in barışın hukukunu kurma konusunda tarihsel bir sorumluluk taşıdığını ifade eden Sancar, siyasal tartışmaların çatışma ve hakaret dilinden uzak yürütülmesi gerektiğini söyledi. Barışın toplum içinde güçlü köklere sahip olduğunu ve bu köklerin büyümesini engelleyen tutumlardan vazgeçilmesi gerektiğini belirtti.

“BARIŞ AYIRMAZ, BİRLEŞTİRİR”

Sancar, barışın bölünmeye değil bütünleşmeye hizmet ettiğini vurgulayarak, eşit ve özgür bir arada yaşamın güvencesinin barış olduğunu söyledi. Sürecin yönünün barış, pusulasının ise demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet olması gerektiğini ifade etti.

Kaynak: MA