Habertürk canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, DEM Parti kanadından gelen İlham Ahmed'in Türkiye'ye girişi yönündeki çağrıyı değerlendirdi. Çelik, söz konusu ismin silah bırakmama yanlısı olduğunu ve kullandığı unvanın Suriye'nin toprak bütünlüğüne aykırı bir yaklaşım sergilediğini belirterek talebi reddetti.

TERÖR FAALİYETİNDEN VAZGEÇİLMELİ

Çelik, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, sürecin terör faaliyetlerinden vazgeçilmesi şartına bağlı olduğunu vurguladı. Çelik, şu ifadeleri kullandı:

"Buradaki terör faaliyetinden vazgeçilmesi çerçevesinde ele alınacak işler bunlar. Vazgeçsinler, buyursun gelsinler. Bahsettiğiniz kişi, silah bırakmamaktan bahseden; silah bırakmamanın niçin gerektiğini ‘silah bırakamayız, çünkü uluslararası mükellefiyetlerimiz var’ çerçevesinde izah eden birisi. Kullandığı unvan da Suriye’nin toprak bütünlüğüne aykırı bir yaklaşımı ifade ediyor."

DEVLET POLİTİKASINA DÖNÜŞTÜ

Çözüm süreciyle ilgili soruları da yanıtlayan Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2005 yılındaki "Kürt sorunu benim sorunumdur" çıkışını hatırlatarak meselenin sadece belli bir bölgenin sorunu olmadığını belirtti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısını "Cumhuriyet tarihinin en önemli çıkışlarından biri" olarak niteleyen Çelik, sürecin devlet politikası haline geldiğini şu sözlerle anlattı:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın devlet kurumlarına talimat vermesiyle de bu bir devlet politikasına dönüştü. Komisyonun kurulmasından birtakım ziyaretler yapılmasına kadar bütün bunlar hukuk sistemi içindeki imkanlarla oluyor. Türkiye, üçüncü bir göz olmadan milli gözüyle, milli kurumlarıyla meseleyi halletmekle ilgili yeni bir süreç başlattı."

Ömer Çelik, şöyle konuştu:

"Odak noktamızı kaybetmeyelim cümlesini çok sık kuruyorum. Çünkü bir sürü bir şey birbirine karışıyor. Odak noktası nedir? Komisyon açısından, bu süreç açısından PKK terör örgütünün bütün unsur uzantı ve şubeleriyle fesih ve silahların bırakılması. Bunun için de yapılması gereken işte devlet katında yapılanlar var, istihbarat örgütünün yaptıkları, Silahlı Kuvvetlerinin, İçişleri Bakanlığının yaptıkları var, devletin diğer kurumlarının hazırlıkları var. Bir yandan da milli irade bütün gücüyle bu işin sahibi olsun diye Yüce Meclis'te bir komisyon kuruldu silah bırakma ve fesih sürecine yasal zemin ve dayanak oluşturmak üzere. Şimdiki komisyon yarın bir gün silahlar bırakıldıktan sonra adım atılmak üzere bir hukuki çerçeve çıkarılmaya çalışıldığında ona dönük olarak bu çalışmalar yol gösterici olacak. Pusula örneği teşkil edecek."

Fesih ve silah bırakma denildiğinde mekanizmanın açık olduğuna işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Silah bırakma süreci tamamlanır, bütün unsur ve uzantılarıyla birlikte ve PKK'nın kendisini feshettiği, silahlarını bıraktığı, yani daha doğrusu varlığını sona erdirdiği retorik olarak değil, söylem olarak değil, eylem olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin teyit mekanizması tarafından teyit edilmesi gerekir. Kimdir bu teyit mekanizması? Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı. Devletin milli gözü, teyit mekanizması bu konuda.

Onlar görürse 'Evet örgüt silahlarını bırakmıştır. Varlığını eylemsel olarak fiilen, sadece retorik ve söylem olarak değil, sona erdirilmiştir' denilirse daha sonra devletin başı olarak bu durum Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilir. Cumhurbaşkanımızın takdir edeceği mekanizma artık bu MGK kararıyla mı olur yoksa Cumhurbaşkanlığı kararıyla mı olur? O zaman zaten varlığı sona erdiği için terör örgütü olmaktan çıkar. Terör örgütü olmaktan çıktığı için de işte kanuni düzenlemelerde o zaman örgüt mensupluğu diye bir şey kalmıyor yani direkt suça bulaşmamışlar açısından bütün bunlar kademeli olarak ele alınır."

“Feshetmeden anladığımız isim değişikliği değil”

Çelik, "Feshetmeden anladığımız isim değişikliği değil. Yani tabela değişikliği değil. Gerçekten terör eylemi ile ilgili, terörist faaliyetle ilgili faaliyetin sona ermesi, yani varlığın sonlandırılması." değerlendirmesinde bulundu.

Dört ana alanda silahlı yapının olduğunu, İran'da PJAK, Türkiye'nin içinde PKK, Irak'ta PKK, Suriye'de SDG bulunduğunu ifade eden Çelik, bir de bunun çatısı olan hem ideolojik hem finansal faaliyeti yürüten KCK olduğunu aktardı.

Çelik, "Dolayısıyla burada kastettiğimiz şey bizim bütün bu unsurların, bütün şube uzantıları sona ersin derken yani şöyle bir şey yok, silahlı grup silahı bıraktı ama Avrupa'daki finansal faaliyetler devam ediyor. Bu ne demek? 'Ben ilk fırsatta tekrar terör faaliyetine başlayacağım' demektir. Bunların hepsi tek bir çerçeve olarak ele alınmalı. Buradaki büyük resimde mevzu şudur. Türkiye bu gündemi geride bırakmak istiyor. Bu gündemin bölgede de geride bırakılması lazım” diye konuştu.

Çelik, "Biz şu anda hangi terör örgütüne, hangi ülkenin istihbarat örgütünün 'silah bırakmayın ya da acele etmeyin' dediğini ya da kimin kime ne vadettiğini biliyoruz. Hangi faaliyetin yürütüldüğünü biliyoruz" sözlerini sarf etti.

“AK Parti'nin bir mesafesi var mıydı?

"İmralı'ya gitmekle ilgili AK Parti'nin bir mesafesi var mıydı?" sorusu üzerine Çelik, Meclis’te doğrudan cezaevlerini ziyaret eden, cezaevlerinde mahkumlarla görüşen ve bu konuda faaliyet yürüten komisyonların olduğunu hatırlattı. Böyle bir mesele yürütülürken de komisyonun iradesinin burada bu şekilde tecelli ettiğini ve böyle bir görüşmenin gerekliliğine karar verildiğini aktaran Çelik, netice itibarıyla da bu görüşmenin gerçekleştiğini kaydetti.

Komisyonun genel kurula yol göstermek üzere tutum belgesi ortaya çıkaracağını, bunların hepsinin hukuk sisteminin imkan ve kabiliyetleri içerisinde olduğunu vurgulayan Çelik, "Devletin niteliklerinden ya da milletin değerlerinden verilen bir taviz yok. Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak ilkesinden bunu zedeleyecek herhangi bir adım yok. Bu ilkeler çok açık bir şekilde ortaya konuluyor. Herhangi bir terör örgütüyle ya da yabancı bir güçle herhangi bir pazarlık söz konusu değil. Al-ver süreci söz konusu değil" ifadesine yer verdi.

“Yol haritası işliyor"

"İmralı ile görüşmede beklenen bir mesaj var mıydı? O mesaj alındı mı?" sorusu üzerine Çelik, komisyon üyelerinin, silah bırakma sürecinin devamıyla ilgili, “SDG'nin tasfiyesi”ne ilişkin sorular sorduklarını ve komisyona bu konuda bilgi vereceklerini anlattı.

Komisyonun görüşmesinin açıklanıp açıklanmayacağına ilişkin de Çelik, "Komisyonun kendi takdiridir, kararını verir" dedi.

Silah bırakma sürecinin kesintisiz devam etmesi gerektiğini, bunu akamete uğratacak bir takım çıkışların daha hızlı alınıp kenara konulması gerektiğini dile getiren Çelik, "Stratejik sabır, stratejik aklın merkezinde yer alan unsurlardan bir tanesi. O yüzden birincisi, yol haritası işliyor. Yani 'Terörsüz Türkiye' hedefine doğru ilerliyoruz. Rotada bir sapma yok. Bütün provokasyonlara ve sabotajlara ve diğer bir takım gündem saptırmalara rağmen odağımızı koruyoruz, ilerliyoruz ve inşallah bu hedefe ulaşmak için senkronize bir şekilde çalışıyoruz" açıklamasında bulundu.

“Tek adresli düşünmemek lazım"

Esed rejimi zamanında en çok zulme uğrayanlardan birinin Suriye'deki Kürtler olduğunu, 10 Mart Mutabakatı'nın 7. maddesinde "Bölünmeye yönelik çağrılar, nefret söylemi ve toplumdaki ayrışmayı körükleyen girişimler reddedilecektir" denildiğini aktaran Çelik, 10 Mart Mutabakatı'nın, Kürtlerin kazanımlarını tescil ettiğini söyledi.

"Bir 'uygulayacağız' diyorlar, bir 'uygulamayacağız' diyorlar. Trump, Şara'ya destek veriyor ama farklı sesler çıkıyor. İsrail'in orada PYD'yi, terör örgütünü bir şekilde kışkırtması, Trump'a rağmen bunu yapması gibi bir durum var mı?" sorusuna Çelik, "Tabii tek adresli düşünmemek lazım. Başka odaklar da var. Biliyoruz" yanıtını verdi. AK Parti Sözcüsü Çelik, şöyle devam etti:

“Suriye'deki yöntem ayrı”

"Son yaptıkları açıklamalarda diyorlar ki 'Biz Türkiye için bir tehdit teşkil etmiyoruz. Biz herhangi bir şekilde Türkiye'ye zarar verecek bir konumda gözükmek istemiyoruz'. Retorik olarak bunu herkes söyleyebilir. Söylem olarak herkes söyleyebilir. Biz de diyoruz ki 'Irak'taki yöntemle, terör örgütünün feshi ve silahların bırakılması yöntemiyle Suriye'deki yöntem ayrı. Her birinin kendi karakteri var. Kendi özgür koşulları var. İşte bunun altına imza attıkları metin bu ve ikinci maddesinde doğrudan Suriye Kürtlerinin haklarının garanti altına alınacağını söylüyor.

Bu anlaşmanın uygulanmasını istiyoruz biz. Bu anlaşmanın uygulanması bizim açımızdan SDG'nin Türkiye açısından terör örgütü olmaktan ve Türkiye'yi tehdit eden bir yapı olmaktan çıkmasının ispatıdır. Anlaşmanın altına imza da atmışsınız. Bunu uyguladığınız andan itibaren bu anlaşmanın maddelerini hatta ilk aşamada havaalanları, gümrük kapıları, petrol bölgelerinin merkezi yönetime devri şeklinde bir adımın atılması bile aslında birçok şeyi değiştirecek. Stratejik bir oyun değiştirici, olumlu anlamda stratejik bir oyun değiştirici olacaktı. Bu çerçevede bir tablo çıkacaktı."

“Vazgeçsinler, buyursun gelsinler”

Çelik, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın dünkü grup toplantısında Rojava Dış İlişkiler Dairesi Eş Başkanı İlham Ahmed’in Türkiye’de düzenleyecekleri konferansa katılabilmesi için kolaylık gösterilmesi yönünde yaptığı çağrısı hakkında da konuştu.

Çelik, "Yani söylediğim gibi bu mesele, buradaki terör faaliyetinden vazgeçilmesi çerçevesinde ele alınacak işler bunlar. Vazgeçsinler, buyursun gelsinler. Bahsettiğiniz kişi, silah bırakmamaktan bahseden; silah bırakmamanın niçin gerektiğini ‘silah bırakamayız, çünkü uluslararası mükellefiyetlerimiz var’ çerçevesinde izah eden birisi. Kullandığı unvan da Suriye’nin toprak bütünlüğüne aykırı bir yaklaşımı ifade ediyor" ifadelerini kullandı.

Başkan Barzani’nin Cizre gezisi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başkan Mesud Barzani’nin Cizre ziyareti sonrası yaptığı eleştirilere Başkan Barzani’nin ofisinin verdiği cevabı da değerlendiren Çelik şunları söyledi:

"Bununla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı bir soruşturma yürütüyor. Sonuç olarak sayın Barzani’nin aktif görevi yok. Tabii ki güvenliğinin sağlanması gerekir, Türkiye Cumhuriyeti bu kudrete sahiptir. Biz yayına girmeden onun ofisi adına sayın Bahçeli ile ilgili saygısız mesaj yayınlandı. Sayın Bahçeli’nin önemli bir röportajı yayınlandı Türkgün Gazetesi’nde. Barzani’nin ofisinde bir sözcü yapmış bu açıklamayı. Kaleme alınan metin saygısız metin. Irkçı, faşist gibi ifadeler kullanılıyor. Sayın Bahçeli’nin bu değerlendirmeyi yaparken sayın Barzani’yi koruyan güvenlikçilerle ilgili değerlendirmesi var ama sayın Barzani’nin şahsına ilişkin bir olumsuz değerlendirmesi yoktur."

Kaynak: Habertürk